Blogger tarafından desteklenmektedir.

GİRESUN

Bir fındığın içini
Yar senden ayrı yemem
Bugün gördüm yarimi
Öldüğüme gam yemem
.
.
.
Osman Kalyoncu
Giresun 

İşte böyle, türküsünü bile merak ettim. Gezdikten, gördükten sonra, özlemekle başladı, türküsüne kadar gitti merakım.
Hiç te istekle gitmedim Giresun'a . Öyle ya, Kasım'ın 13'ü. Ne işim var şimdi Giresun'da...
Arkadaşım Çilay gençliğinin Giresun'unu hiç unutmamış, memleketi bilmiş ve özlemi bitecek gibi değil. "Hadi" dedi gidiyoruz. Evet diyenlere en son katıldım.
6 arkadaş Giresun' a gitmek için hava alanına geldiğimizde, benim için iki günlük geziydi sadece. 








Ama Giresun, ah Giresun ne güzel bir şehirmiş meğer. Meğer ne özlemişiz özgünlüğü, sadeliği, Anadolu' yu...
Hiç dinlenmeden, Sedef Otel'e yerleşir yerleşmez sokaktaydık. 12 bin adım, minibüs in-bin'leri ile 1. günü sonlandırdık.
Çilay'ın Giresunlu arkadaşı sevgili Nazan sayesinde, ilk gün bir yudumda çektik içimize Giresun'u... Yorulduk mu? Hayır...
Mest hepimiz, hayran ve şaşkın bir o kadar.

Tarihi geçmişi, Roma ve Helenistik döneme kadar giden Giresun Kalesi ile başladı gezimiz. Meşhur yokuşlu sokaklarını, dolmuş ve yürüyüş ile katederek vardık kaleye. Atatürk'ün kişisel muhafızı Feridunzade Topal Osman'ın anıt mezarı bulunuyor kalede. Merkez kule ve Surlardan günümüze kalanlar gezilebilir. Kale şehre hakim bir tepede ve şahane manzaraya sahip. Yorgunluk kahvemizi de burada içtik. Çilay ve Nazan' ın anıları Giresun'a dair doyumsuzdu.








Zeytinlik mahallesinde yaya olarak süren gezimizde, geçmişi 1840 lara dayanan, günümüzde restore edilen, doğal sit alanındaki evleri gördük. Ve neden bilmediğimi, duymadığımı düşündüm bu tarih ve kültür deryası mahalleyi, Giresun'u...

Sadece onlar mı?
Rum Pontus egemenliğinden kalan kiliseler, ki birisi Giresun Müzesi, bizi şaşırttı. Restorasyonları yapılmış ve ibadet dışı da olsa kullanımda.
"Kadınlar Pazarı" ...
Üreticinin aracısız, doğal üretim ürünlerini satma imkanı verilen kapalı alan dükkanların bulunduğu pazar.
Neler yok ki?
Mısır, mısır unu, çok çeşitli otlar, baharatlar, süt ürünleri, baklagiller, meyvalar, konserveler, doğal çaylar...
Aldık, alırdık da daha ama, uçak ile bu kadar.










Müze gezimiz, fındık alışverişimiz, derken akşam yemeğimiz Şoray Restaurant'ta!
İşte onu anlatırken, nasıl yaparım bilemiyorum ama, efsane tek kelime ile!
Muhlama, hamsi tava, sakarca otu, ot kavurma, mısır ekmeği, kabak tatlısı, katmer...
Yerinde, yöresinde yemenin tadı gerçekten başkaymış, tadı damakta bir ömürlükmüş.
Aynı şekilde, ertesi gün Ayvasıl restaurant'ta yediğimiz Giresun pidesi çeşitleri de harikaydı. Çilay' ın Giresunlu arkadaşı, Sedef hanım o gün bize eşlik etti. Hem Nazan hanım hem Sedef Hanım, Anadolu misafirperverliğini gönlümüze nakşeddiler. 








Biz de biraz Giresunluyuz şimdi.
Teşekkür ediyorum gönülden...
Giresun ayrı, Giresunlu olmak ayrı güzellikmiş. Geç olmakla birlikte, bu tanışmadan dolayı çok mutluyum.











Giresun sizi bekliyor...

Sevgiyle...

Bu geziyi birlikte yaptığım arkadaşlarıma ve fotoğraflarını benimle paylaşan Gülgun ERSUN a sevgiler...


Hiç yorum yok